Önsöz: Kollarımda çok fazla yara izi var. Kendime zarar
verdiğim için değil, babam beni harcamayı ve dövmeyi seviyor. Bazen
biralarını içtikten sonra döver. Evet, yaralarım var. Yıllar boyunca yaşadığım
korkunç şeylerin izlerini taşıyorum. Bileğimden dirseklerime kadar uzanıyorlar
ve kendimi babamın sarhoşluğun sebep olduğu öfkesinden korumak zorunda olduğum
her zamanı hatırlatıyorlar. Bu nedenle, iş yerinde uzun kollu giyiyorum, bu
şekilde kimsenin onlar hakkında söylentileri olmayacak.
Şimdi, iki yıldan fazla bir süredir gece vakitleri
McDonald's'ta çalışıyorum. Geldiğim bir gün, dondurma makinesine bantlanmış bir
işaret farkettim. Kırıkmış. Nadir bir şey değil, ama daha önceki hafta tamir
ettik. Her neyse, düşündüm. Temizlik yapmam gerekiyor.
Gece yarısı sularında, camları siliyordum. Birdenbire, bir
uğultu sesi duydum. Nereden geldiğini görmek için döndüm. Dondurma makinasıydı.
Bu, sözde kırıldığı düşünüldüğünde tuhaftı, ama bazı aletlerimizin uyarı yapmadan
hayata geri döndüğünü biliyordum, bu yüzden çok da şaşkın değildim.
Makinayı kapatmak için yürüdüm. Tezgahtan yaklaşık beş metre
uzakta, kollarımdan aşağı suya benzeyen bir şeyin aktığını hissettim. Soğuk
algınlığı olabileceğini düşündüm, ama birkaç saniye geçer geçmez, serinlik ateş
sıcaklığına döndü. Kollarımın etrafını saran keskin ağrılar hissettim,bu lanet
ağrı omuzlarıma ve sırtımdan aşağı doğru ilerliyordu. Yürümeyi bıraktım ve sol
tarafıma kendimi bıraktım. Birden ağrılarım sona erdi. İlk başta her şey iyi
görünüyordu. Alışılmadık bir şey yoktu. Ayağa kalktım ve o ağrıyı hissetmeme
isteğiyle yavaş hareket etmeye başladım. Önce bir adım attım ve sonra koluma
baktım. Yara izlerim… gitmişlerdi.
Kontrol etmek için diğer kolumu hızla topladım. Aynıydı, görünürde hiçbir iz
yok.
Sırtımda, cildimde bir girdap açılmış gibi başka bir su
hissi hissettim. Gömleğimin altındaki alana dokundum ve hissettim. Cildim,
düzgün iyileşmemiş. Yara izler miydi? Çıldıracaktım, pencereden kendime baktım.
Yaralarımın düzeldiği yerleri izledim. Bir an için dondum, sonra birkaç adım
geri attım. Yara izlerim bir kez daha siliniyordu. Birkaç kez geriden ileriye,
sağdan sola kaşıyordum. Elim her ileri gittiğinde, yara izlerim kirli bir
sırıtma gibi şekilleniyordu. Geriye çektiğimde de eski haline dönüyordu. Bu
nasıl oluyordu? Yaralarımın vücudumun etrafında dolaşmasına neden olan şey neydi?
Yaralarımın hareketine alıştıktan sonra, bazı cevaplar
aramaya karar verdim. Tezgahın arkasına, fritözün yanına ve daha sonra
ızgaraların arkasına baktım. Sonra bir şey farkettim. Dondurma makinesi
mırıldanmayı bırakmıştı.
Ona doğru ilerlerken, yara izlerim cildimin etrafında çılgınca
bir şekilde sürünmeye başladı. Daha yakından incelendiğimde, o lanet olası şeyin açılmadığını fark ettim.
Kapağı açtım, içeri baktım ve dondurmanın normal olduğu yerde gümüş bir sıvı gördüm.
Meraktandır ki elimi o sıvıya dokundurdum. Parmak uçlarım sıvıya dokunduğunda,
bütün elim uyuştu. Zihin yoluyla bana karşı garip bir his geldiğini hissettim.
Canlı mıydı? Elimi biraz daha ileriye koydum ve ıslak metalde bir şey
hissettim. Sertti, ama mükemmel bir şekilde yuvarlaktı; Metalik bir çeşit küre.
Onu kavramaya çalıştım, ama yaptığım zaman, sıvı kolumda sürünmeye başladı.
Korktum, geri çekildim ve dükkandan çıktım. Yöneticime bir şey söylemeden bile,
arabama bindim ve eve gittim, hissettiğim her şeyden gerçekten çok korktum.
Ertesi sabah, yatak odamda uyandım. Ani bir baş dönmesi sebebiyle
kafamı tutmam gerekiyordu.Vücudum sıcaktı, hararetliydi. Garip bir kabus mu görmüştüm? Yoksa işten çıktıktan
sonra çok mu içki içtim? Yıpranmıştım, banyoya doğru yürüdüm ve aynaya baktım.
Ellerimi lavabonun iki tarafına yerleştirdim, kendi gözlerime derinden baktım.
Sonra soludum, gözlerimi kapattım ve kafamı indirdim. Onları açtığımdabir şey
fark ettim. Yaralarım gitmişti. Kollarımı yüzüme yaklaştırdım, kollarımı
kontrol etmek için yan yana büküyorum. Daha sonra sırtıma da baktım. Orada da
yoktu. Çabucak kapıyı hızla kapattım ve kilitledim. Vücudumun her santimini
soyunup taradım. Yara izlerim kaybolmuştu.
Yeniden doğduğumu hissetmiş, geçmişimin sıkıntılarından
iyileşmiş, heyecanlanmış bir şekilde
banyodan çıktım. Nasıl ve neden olduğunu bilmiyordum ama minnettardım. Tamamen
sevinçliydim.
Günüm hakkında karar verdim, kahvaltı için mutfağa inişe geçtim.
Babamın yatak odasından yüksek bir ses geldi. Oraya baktım ve kapının kapalı
olduğunu fark ettim. Masaya bahşişi bıraktım ve sessiz olmaya çalıştım, canavarı
uyandırmamaya dikkat etiyordum. Oda zifiri karanlıktı. Güneşli havalarda sık
sık yaptığı gibi, ışığı engellemek için pencerenin önüne bir battaniye asmıştı.
Işık anahtarı için duvarı didik didik ettim.
Onu bulup açtığımda, babamı gördüm,
yere serilmiş, yüzü dövülmüştü. Kollarında yara izi vardı, ama normal bir yara
izi değildi. Onlar benimdi. Onları her yerde tanıyabilirdim. Onun yanında
metalik gümüş bir küre duruyordu. Düşünmedim, çığlık atmadım, muhtemelen yapmam
gereken bir şey yapmadım. Sadece koştum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder