15.07.2019

Pazar

Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bu hikayeyi anlatırken yalan söylediğimi ya da abarttığımı düşünebilirsiniz, ama bu doğru. Sanırım en baştan başlayacağım.

Birkaç hafta önce bir rüya gördüm, hakkında fazla düşünmedim ve unutmaya başladım. Rüyaların çoğunu hatırlayamıyorum ama, annemle bir otobüs durağında durduğum bir rüyayı hatırlıyorum, birilerinin koluna dokunduktan sonra kolunu çekiştirdirerek gülüp şakalaşıyorduk. En son bir adamın kolunu çekiştirdik, fakat ilk kez biri tepki vermişti. Bu adamın yüzünü göremedim ama ne dediğini açıkça duydum, annemi yakına çekti ve ona “yaklaşan Pazardan nefret edeceksin” dedi, ne anlama geldiğini bilmiyordum, ama annemin biliyordu. Titredi ve gözyaşlarına boğuldu. Rüya daa burada bitti.

14 Temmuz Pazar günü ılık bir geceydi, yorulmuştum ve kendimi yatağıma attım. Derin bir uykuya daldım ve birbirine bağlanmış bir dizi kabus gördüm. Bu kabuslar aklımı kaybetmeme sebep oluyor, ama her kabusun gerçek olmayan olaylar olduğunu biliyorum. Bu olaylarda insanlar zihinlerini kaybedecekler ve birbirlerine şiddet uygulayacaklardı, bu rüyalarda çılgınca şeyler olacaktı. Bunu biliyordum.

Bu gece son gördüğüm rüyada ben, Nan ile annem kol kola girmişti, bazı konular hakkında konuşuyorlardı ve gülüyorlardı. Bir mağazanın içine girdik ve bir etkinliğin başlangıcını gördük, yerde büyük bir çizme izi vardı, insanlar koşuyordu ve bu çizme işaretini kaldırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi alışverişe devam ettik. Nan bunu farketmedi ve yürümeye devam etti, kolunu tuttum ve “Nan, tüm bu insanlara bak, ne yapıyorlar?” dedim. Anlamadığım bir şey gördü, anlayamadığım bir şey biliyordu. Kolumu tuttu ve dehşete düştüğünü anlayabildiğim bir bakışla bana 'Dylan, gitmemiz gerekiyor, bu dükkanı bırakalım' dedi kafam karışmıştı ama dediğini yaptık, dükkandan fırladık. Nan giderek korkmaya başlıyordu. Aceleci bir şekilde telefonu için çantasını karıştırıyordu. Telefonu buldu ve aniden çantasını yere attı, onu bırakmamı söyledi. Bu noktada olaylar başladı, etrafımızda bir kaos doğuyordu, insanlar savaşa girip her yeri yıkıyorlardı. Kapıların dışına çıktık. Ağlıyordu, annemle konuştu ve 30 saniye sonra otoparka doğru hızlandı. Bizi gözyaşları içerisinde çağırıyordu.

Burası, olayın tuhaflaştığı yer.

Hızlı bir şekilde arabaya gidiyoruz, sonra Nan anneme 'aman tanrım burada, işte burada' demişti. Annem çığlık atmaya ve ağlamaya başlamıştı ve Nan bana "Dylan, arkana bakma, ne yaparsan yap, arkana bakma" demişti. Ama arkama bakma hatasını yaptım. Orada, bize biri yürüyordu. O, büyükbabamdı. İki yıl önce ölmüş olan büyükbabam. Dükkandan yüzünde boş, cansız bir ifade ile çıktı ve bize baktı. Nan ve annem ağlıyordu, annem beni o kişiye bakıyor ve her gördüğünde daha fazla korkuyordu. Bana döndü, gözlerimin içine baktı ve, ‘Dylan, otobüs durağındaki şeyi hatırlıyor musun? Adamın ne dediğini hatırlıyor musun? Unutma, gelecek bir pazardan nefret edeceğimizi söylemişti. Dylan, bugün Pazar ve o adam büyükbabandı.” 

Midem bulanıyordu, oraya tekrar baktım. Yaklaşıyordu. Annem ve Nan ona bağırmaya başladılar, "Ona zarar verme, ona dokunma lütfen, lütfen ona zarar verme!" Sakin bir şekilde arabanın karşı tarafında durdu, bana baktı ve "Gelecek pazardan nefret edeceğini söylemiştim" Sonra hiç görmediğim bir bakışla, ruhumun içine giren bir sesle bana bağırdı.

“ŞEYTANI İÇİNE HAPSETTİM”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder